Beyşehir
Tarih, kültür ve eşsiz doğal güzelliklerin iç içe yaşandığı Beyşehir, bu özelliklerini günümüze kadar devam ettirebilmiş dünyanın sayılı şehirlerinden birisidir. M.Ö. 8.000 yıllık geçmişinde birçok medeniyete ev sahipliği yapan Beyşehir, köklü geçmişinden miras kalan tarihi yapılarıyla, muhteşem doğal güzellikleriyle, zengin kültürüyle ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Beyşehir’in 10 km. kuzeybatısında yer alan, günümüzden yaklaşık 8.000 yıl öncesine tarihlenen bir Neolitik Çağ höyüğü olan Erbaba Höyüğü Beyşehir için en erken buluntuları sağlamaktadır. Kurt Beşiği ve Eflatun Pınar Anıtlarından da anlaşılacağı üzere kentin en önemli devrini Hititler Dönemi’nde yaşadığı düşünülmektedir. M.Ö. 2.000 yılları arasında Hititler; Eflatunpınar ve Fasıllar’da ölmez eserler bırakmışlardır.
M.Ö. 78-74 yılları arasında Roma İmparatorluğu hâkimiyetine geçen kentin Türk yurdu olması yönündeki çalışmalar Anadolu Selçukluları zamanında başlamıştır. Daha sonra maruz kaldığı Moğol istilasından sonra ise kent, Viranşehir adıyla anılmaya başlanmıştır. Eşrefoğlu Beyliği’nin kuruluşuyla birlikte ise çeşitli aşamalardan geçip en son Beyşehir adını almıştır.
İlçe turizmine canlılık kazandıran ve yurdumuzun üçüncü büyük gölü olan Beyşehir Gölü milli park hüviyetindedir. Göl üzerinde otuza yakın ada, on üç çeşit balık vardır. Ayrıca Kubad Âbâd Sarayı kalıntısı, Beyşehir’in batısında ve Beyşehir Gölü’nün güneyinde Gölyaka Beldesinin 1.5 km kuzeyinde sahildedir. Bunların yanı sıra Beyşehir köprüsü, Çifte Hamam, Bedesten, Yaka Manastır, göl içerisinde Hacı Akif Adası (dikit ve sarkıtlarla dolu mağaralarıyla) önemli turistik yerlerdendir. Doğa ve tarih meraklıları için mutlaka gezilip görülmesi gereken yerlerin başında gelen Beyşehir, civar ilçelerin aksine her geçen gün nüfusu artan ve gelişme gösteren yerler arasındadır. Göl kenarında kurulu motel ve pansiyonlar, özellikle yaz ayları içinde dolup taşmakta, başta Konya merkezinden olmak üzere çeşitli bölgelerden gelenler Yaka Manastır’da pikniğe çıkmaktadırlar. Otantik ve nostaljik özelliğini kaybetmeyen köyleri ve av turizmi açısından önemli bölgeleriyle Beyşehir tam bir turizm cenneti sayılabilir.
BEYŞEHİRDE NELER YAPABİLİRSİNİZ
Tarihî Mekânların Ziyareti, Balıkçılık, Avcılık, Bisiklet Safari, Dağcılık, Doğa Yürüşü, Foto Safari, Kuş Gözlemciliği,
Offroad, Yamaç Paraşütü, Göl Turizmi Teknecilik, Su Sporları
BEYŞEHİR GÖLÜ
Göller yöresinde yer almakta olup, ülkemizin en büyük tatlı su gölüdür. Barındırdığı yaban hayatı, doğal güzellikleri ve tarihi değerleri ile göllerimiz içerisinde özel bir yeri olan Beyşehir Gölü; güzel, mavi rengi, irili ufaklı adaları, kumsalları, karstik mağaraları ve bozulmamış bitki örtüsü ile ülkemizin en güzel göllerinden biridir. Gölün güney ve kuzey kıyıları sığ olup, en derin yeri 10 metreyi bulmaktadır. Başta Sazan olmak üzere Levrek, Kadife, Akbalık ve Aynalı Sazan gölde bulunan balık türleridir.
Beyşehir Gölü Kuş Gözlemciliği için eşsiz fırsatlar sunmaktadır. Göl alanı iklimsel özellikleri itibariyle, Akdeniz ve İç Anadolu iklimleri arasında geçiş özelliği göstermektedir. Göl yüzeyi kışın kısmen veya tamamen donduğu için kuşlar açısından iyi bir kışlama alanı değildir. Ancak, Eylül ve Ekim aylarında ördekler, bahriler, yalıçapkınları, sumrular, leylekler ve martılar on binleri aşan gruplar oluştururlar. Sakarmekelerin ve kazların da eklenmesiyle ekim ayı sonlarında göldeki toplam kuş popülasyonu elli binleri geçer. Adalar, av baskısı ve insan etkinliklerinden nispeten uzak olması sebebiyle karabataklar, balıkçıllar, martılar ve yırtıcılar için beslenme ve kuluçka alanı olarak önem taşımaktadır. Tepeli Pelikanın ilk bilinen kuluçka kolonileri Beyşehir Gölü adalarında tespit edilmiştir. Leylekler için ayrıca Beyşehir’e 30 km uzaklıktaki Yeşildağ Beldesi özel bir yuvalama alanı sağlamaktadır.
ADALAR
Gölde, göl suları altındaki tepe uzantılarının oluşturduğu büyüklü küçüklü 33 ada bulunmaktadır. Büyük adalar genellikle gölün batısında yer almaktadır.
Mada Adası: 8.220 hektar alana sahip olan ada, Beyşehir Gölü’nün en büyük adasıdır ve adanın üzerinde bir köy bulunmaktadır. Genel Müdürlüğü tarafından onarılan bina bugün, Beyşehir Belediyesi Sergi ve Toplantı Salonu olarak değerlendirilmektedir. Mada kelimesi Farsça’da dişi hayvan anlamına gelmekte olup, adaya Kazak Adası da denmektedir.
Hacı Akif Adası: Beyşehir Gölünde bulunan adalar kümesinin güneyinde yer almaktadır. Sarkıt ve dikitleriyle ünlü 100 metre uzunluğunda bir mağarası vardır. Bu ilginç mağaranın duvarları tarihi süslerle bezelidir. Ada, yosun ve böcek türleri yönünden de zengindir. Ada içerisinde geyik, Pekin ördeği ve sülün üretimi yapılmaktadır. Adını, aslen Hoyranlı olan Hacı Akif Efendi’den almıştır. Ada, Milli Park olarak ilan edilmiştir.
İğneli Ada: Gölün turizm yönünden en gözde adasıdır. Kumsalı ve koyları kızıl kumlarla kaplı olan adanın en yüksek tepesi 1282 metredir.
Çeçen Adası: Terkenli, Aşağıağıl ve Gavur adası olarak ta bilinir. Ada üzerinde tarihi yapı kalıntıları, Çinili Hamam, ambarlar, çiftlik evleri ile bir mağara bulunmaktadır. Hamam çinileri Konya’daki müzede sergilenmektedir.
Aygır Adası: İğdeli adanın özelliklerini taşıyan bu adada manzara, hava ve kum çok güzeldir. Batı kıyılarından Anamas Dağları yükselmektedir. Adada kilise kalıntıları bulunmaktadır.
BEYŞEHİR GÖLÜ MİLLİ PARKI
Bünyesinde sulak alanlar, adalar, ormanlar ve farklı ekosistemler barındıran, hayati öneme sahip Beyşehir Gölü ve yakın çevresi ülkemize has (endemik) pek çok bitki ve hayvan türüne de ev sahipliği yapmaktadır. Milli Park sınırları içinde 85 familya, 305 cins, 545 tür, 140 alt tür ve 54 varyete yer almaktadır. Milli Park alanı içinde bulunan 560 taksonun 88’i endemiktir. Lübnan Sediri, Adi Ardıç, Katran Ardıcı, Göknar, Karaçam, Kermes Meşesi, Dişbudak, Ceviz,Karadut, Erkek Eğreltiotu, Dağ Lalesi, Haşhaş, Boyacı Kökü, Adaçayı, Kardelen, Sıklamen ve Sarıkokulu milli parkta ve yakın çevresinde yayılış gösteren bazı önemli bitki türleridir. Biyoçeşitlilik bakımından ülkemizdeki diğer göller ile karşılaştırıldığında, Beyşehir Gölü’nün zengin bir balık faunasına sahip olduğu söylenebilir. 1980’li yılların başlarına kadar yaşayan balıklar; Sazan, Akbalık (Tatlı Su Kefali), Gökçe, Kızılca, Sıraz, Yağ Balığı, Yılan Balığı, Kaya Balığı ve Kerevit iken, 1980’li yıllardan günümüze kadarki zamanda bulunan türler ise Sazan, Levrek (Dişli Balık), Sudak, Kadife, gümüş, gümüşi havuz balığı ve Çin Sazanı’dır. Bu türlerden sudak, kadife gümüş ve gümüşi havuz balıkları, göle sonradan aşılanan balık türleridir. Bununla birlikte gölde endemik 9 iç su balığı türü daha var. Bunların 5 tanesi dünya üzerinde sadece Beyşehir Gölü’nde bulunuyor.
KARABURUN PLAJI
Yeşil ile mavinin iç içe olduğu Beyşehir sahillerinde kamping yapmak mümkündür. Üstünler Kasabası Karaburun Mevkii’nde 2 km. kumsalı bulunan Karaburun plajı, yüzmeye, su sporları ve kamping yapmaya elverişli, mükemmel bir ortama sahiptir.
LEYLEKLER VADİSİ
Beyşehir Gölü kıyısında yer alan ve coğrafi güzellikleri ile bölgenin en önemli mesire alanları arasında gösterilen Yeşildağ Mahallesi, tarihî ve doğal güzelliklerinin yanı sıra her yıl ilkbaharda binlerce leyleğin gelip yuva kurduğu leylekler vadisi ile de doğa ve hayvan severlerin uğrak yeri haline gelmiştir. İlkbahar mevsiminden itibaren dönüş yolculuğuna kadar çok sayıda leyleği barındıran, yerli ve yabancı turistler ile fotoğraf severlerin büyük ilgisini çeken Leylekler Vadisi Beyşehir’e 30 km. uzaklıktadır. Bir başka koloni de Adaköy beldesindedir orada da 45 leylek yuvası bir arada bulunmaktadır.
ANAMAS DAĞI VE KARAGÖL
Nasıl Beyşehir’siz Beyşehir Gölü anılmazsa, Anamaslar’da Beyşehir’siz anılmaz. Toros Sıra Dağları’nın bir kolu olan Anamaslar, bitki örtüsü ve iklim yönünden çok farklı özelliklere sahiptir. Toroslar’ın bir kolu olan Anamaslar, ilçede geniş yer tutar ve türlü adlarla yelpazelenerek yayılırlar. Kuzey batıdan güneydoğu doğrultusunda uzanan Anamas Dağları, batıdan ve güneybatıdan yüksek ve sarp dikliklerle ovaya inerler. Dedegül, Kartos, Dumanlı, Naldöken, Dip poyraz, Anamas dağının başlıca tepeleridir.
Karagöl, Anamas Dağları üzerinde, Kurucuova Kasabası’nın 15 km. güneybatısında 2.500 metre yükseklikte, 15 dekar alanlı bir krater gölüdür. Karagöl’ün batı yakasındaki sarp kayalıklarda yaz – kış kar ve buz eksik olmaz. Ormanlık bölge ise daha aşağıda kalır. Anamas Dağları dağcılık sporu açısından elverişli olup, bu sporla ilgilenenler dağda zirve tırmanışları gerçekleştirmektedirler.
MESİRE YERLERİ
Gölün çevresi, yorucu şehir hayatının yarattığı stresten uzaklaşmak ve doğanın tadını çıkartarak dinlenmek/eğlenmek isteyenler için oldukça uygundur. Şehrin merkezinde, Anamas Dağı eteklerinde ve ilçenin çoğu mahallesinde muhteşem manzara eşliğinde mükemmel bir piknik vadeden birbirinden güzel pek çok piknik alanı, mesirelikler ve kamp yerleri vardır.
YAKAMANASTIR TABİAT PARKI
Ülkemizin en büyük Milli Parkı olan Beyşehir Gölü Milli Parkının eşsiz peyzaj ve manzara bütünlüğü arasında tam bir dinlenme ve rekreasyon amaçlı bir tabiat parkımızdır. Orman ve eşsiz manzara arasında doğa yürüyüşü (tracking), dağ bisikleti, yamaç paraşütü, karavan ve çadır kampı, konaklamak için bungolov evler ve günübirlik rekreasyon amaçlı eğlenme ve dinlenmek için en uygun ender alanlardandır. İlçe merkezine 5 km olup asfalt yol ile ulaşılır.
TİTREK KAVAK TABİAT ANITI
Yakamanastır mesire alanı içerisindedir. 100 yaşında, 20 metre boyunda, 2.5 metre çapında gövdeye, 8 metrelik çevre genişliğine sahip olan kavak ağacı 27 Eylül 1994 tarihinde Tabiat Anıtı olarak koruma altına alınmıştır.
BEYŞEHİR MUTFAĞI
Beyşehir mutfağı farklı yemek türleri, kullanılan malzemeler ve pişirme usulleri ile incelenmeyi bekleyen Anadolu köy mutfağının zengin örneklerinden birisidir. Sazan levrek ve diğer tatlı su balık türlerinin farklı bir şekilde kullanılması ile hazırlanan Beyşehir’e özgü balık yemeklerinin sayısı bir hayli fazladır. Göl kenarında ve ilçede bulunan balık restoranlarında her damak zevkine uygun balık pişirilmektedir. Göl kıyısında lezzetli balıkları yerken dünya literatürüne geçmiş eşsiz gün batımını izlemenin keyfini sürebilirsiniz Ayrıca yörede Konya’ya özgü çorbalardan Tayga, Mercimekli Oğmaç, Arabaşı, Tandır, Bamya, Süt, Tutmaç ve Erişte Çorbası, Et yemeklerinden, Fırın Kebabı, Etli Ekmek, Çullama, İki Bıçak Arası Ciğer, Topalak Köfte ve Cella, Sebzelerden Ekşili, Yumurtalı Kabak, Zülbiye (Papaz Yahisi), Patlıcan Bayıltan, Lahana Kapaması, Patlıcan Söğürmesi ve Çöpleme böreklerden ise Peynirli Kıymalı Börek, Kıkırdaklı Börek, Tandır Saç, Sedirler ve Tatar Böreği bulunabilmektedir.
BEYŞEHİR SAZANI
Beyşehir Gölü içme suyu olarak kullanılabilen nadir kaynaklardan biridir. Sazan pek çok yerde çıkar ama Beyşehir gölünün suyu tatlı ve dünyanın en temiz sularından biri olduğundan, aynı zamanda da doğal beslendiğinden eşsiz bir lezzete sahiptir. Diğer göllerde, çay, baraj ve gölet gibi yerlerde yetişen sazanlardan çok daha lezzetlidir. Hazırlanması ve pişirilme teknikleriyle Beyşehir’e özgü balık yemeklerinin sayısı bir hayli fazladır. İlçenin balık restoranlarında her damak zevkine uygun balık pişirilmektedir.
BEYŞEHİR TARHANASI
Beyşehir’in tamamen kendine özgü tarhanasının geçmişi çok eskilere dayanır. Bir rivayete göre, Yavuz Sultan Selim, Mısır seferine çıkmadan önce, çölü geçerken bozulmayacak bir gıda yapılması talimatını vermiş. Sarayda yapılan Peksimet çöl sıcağına en fazla sekiz gün dayanmış. Sonrasında ise Beyşehir Tarhanası keşfedilmiş. Beyşehir ve çevresinde yapılan tarhananın aşırı sıcağa uzun süre dayanıklılığı ve besleyici yönünün çok güçlü olmasından dolayı tarhana sefere çıkarken yaptırılırmış.
Yapılışı: Beyşehir Tarhanası Anadolu’nun diğer bölgelerinde bilinen diğer tarhanalardan çok farklıdır. Beyşehir ve çevresinde çorbasından ziyade çerez olarak tüketilir. Zahmetli bir iş olmasına rağmen yıllardır vazgeçilmeyen günümüzde de sevilerek yenilen tarhana için aylarca tuluklarda biriktirilen yoğurttan ayran yapılır. Kullanılacak buğday, bulgurdan daha ince olarak çektirilirken, hazırlanan ayran kazanlarda kaynatılır. Kaynayan ayrana buğday eklendikten sonra sürekli olarak karıştırılır. Karışıma tuz, tereyağı ya da margarin de eklenirken, hamur kıvamına gelip kaynamaya başlayınca ateşten indirilir. Dinlenmeye bırakılan tarhana hamuru sabahın erken saatlerinde kazandan çıkarılarak elde ve özel makinesinde yuvarlak bir şekil verilerek, göldeki sazlıklardan elde edilen kamışlardan yapılan çitlerin üstüne serilip günlerce güneşte kurutulur. Kuruduktan sonra toplanarak çerezlik ve çorbalık olarak tüketilmeye hazır hale getirilir. İsteğe göre acılı olarak ta yapılabilir.
Tüketimi: Hem besleyici özelliği hem de içerdiği protein, vitamin ve minerallerle sağlık deposu olan Beyşehir Tarhanasının tüketimi ise kişinin damak tadına göre değişiyor. Fırında veya soba üzerinde kızartılabilen tarhana; yağda kızartılarak, ıslatılarak, süte batırılarak, ketçap dökülerek yanında ceviz ve fındıkla birlikte değişik usullerde yenilebilir.
TARİHÎ ve TURİSTİK DEĞERLER
ERBABA HÖYÜĞÜ
Beyşehir’in 10 km. kuzeybatısında yer alan Neolitik Çağı höyüğü, yaklaşık 8.000 yıl öncesine tarihlenmektedir. Kazıda, çakmak taşı ya da doğal camdan yapılmış yongalar, kazıyıcılar, orak deliciler, çentikli ve dişli deliciler, sarp kenarlı deliciler, uç ve yuvarlak kazıyıcılar ve kalemler çoğunluktadır. Öğütme taşları da oldukça fazla bulunmuştur. Perdah aletleri, ufak küreler, cilalı taştan küçük yassı baltalar ve renkli taş boncuklar öbür taş buluntularıdır. Ayrıca kemik ve boynuzdan yapılmış, gözlü iğneler, çuvaldızlar, mablaklar, kaşıklar, saplar ve pişmiş topraktan heykelcikler ile çok sayıda çanak ve çömlek bulunmuştur. Erbaba höyüğünden çıkarılan eserler Konya Arkeoloji müzesinde sergilenmektedir.
EFLATUN PINAR HİTİT SU ANITI
Hititler döneminden kalma bir anıt olup, pınarın hemen yanında yer alır. Yapılışı M.Ö. 13. yüzyılın son çeyreğine tarihlendirilmiştir. Lahit taşının üstüne işlenen Hitit dönemi kabartmaları ile ünlüdür. Eni 4 metre, yüksekliği ise 7,5 metredir. 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne Hitit Kutsal Su Tapınağı olarak dahil edilmiştir. Listeye dahil edilmesindeki Üstün Evrensel Değerler Gerekçesi: Eflatun Pınar su havuzunun özelliği, akan suların merkezi havuz sistemi ile toplanarak, gerektiği zaman tasarruflu bir şekilde kullanılan nadir su sistemlerinden biridir. Bu anıt sadece görünüş itibariyle, düzeniyle ve ikonografi yapısıyla ender anıtlardandır, aynı zamanda da yapımı esnasında kullanılan teknoloji ve sanatkarlık bakımından da çok nadide bir anıttır.
FASILLAR HİTİT KAYA ANITI
Fasıllar mahallesinin 150 metre kadar batısındaki Örenler Konağı’nın bayırında, sırt üstü yatmış biçimde duran dünyanın en büyük kaya anıtlarından biridir. 2.25 x 2.75 x 8.30 metre boyutunda ve 72 ton ağırlığındaki dev kayanın 20 metrekarelik bir yüzüne oyulmuştur. Altlı üstlü iki adet tanrı ile alttaki tanrının iki yanında yer alan bir çift aslan kabartmasından oluşmaktadır.
LUKYANUS KİTABESİ VE ATLI KAYA KABARTMASI
Fasıllar Hitit Kaya Anıtı’nın 100 metre doğusundadır. Yerden 10 metre kadar yükseklikteki dik bir kayanın üzerine oyulmuş 1.85 m. boyunda bir at kabartması ve bir nişten oluşmaktadır. Sağda zeminden beş metre kadar yükseklikte 0.85 x 0.95 metre boyutlarında on satırlık bir kitabe vardır. Bu kitabede genç yaşta ölen bir süvari için yapılacak at yarışlarından ve bu yarışların kurallarından bahsedilmektedir. Anıt, Roma İmparatorluk dönemine tarihlendirilir.
HİTİT MİSTİA ANTİK KENTİ
Fasıllar Mahallesinde bulunan anıt, Beyşehir’in 18 km. doğusundadır. Hitit Mistia kenti harabeleri burada bulunmaktadır. IV. Tudhaliya zamanına denk geldiği düşünülen bölgede, Bereket Anıtı, Çift Süvariler Kabartması, Gavur Meşedi, Yerebatan Çeşmesi ve kaya lahitleri gibi bir çok kalıntıya rastlamak mümkündür.
EŞREFOĞLU CAMİİ VE KÜLLİYESİ
1296-1299 yılları arasında Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Anıtsal taç kapısı, eşsiz mihrap ve minberi, üstün ağaç ve çini işçiliği yönünden bir ağaç cami-müzesi gibidir. Mihrabının tümü çini mozaikle kaplı olup, 4.58 metre en, 6.17metre yüksekliği ile Konya çevresindeki bütün çinili mihraplardan daha büyüktür. Minberi, tamamen ceviz ağacından üstün bir işçilik ve zengin bir süsleme ile oymalı, çatmalı ve tutkalsız olarak yapılmıştır. Camii, Türk mimari tarzının en güzel ahşap örneklerinden birisidir. Sekizgen, beşgen, yıldız ve geometrik dolgular ve bitkisel bezemeler ile kaplanmış minber, sedef ve fildişi çatmalarında görülebilecek derecede inanılmaz bir düzgünlük ve inceliktedir.
15 Nisan 2011 tarihinde Eşrefoğlu Cami’sinin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilmesi konusunda karar alınmış ve Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilmiştir. Gerekçe ifadeleri ise “Eşrefoğlu Cami’sinin erken Anadolu Türk mimarisinin tüm ana mimari unsurlarını içermesidir. Bu güne kadar İslam Dünyası’nda en büyük ve en iyi şekilde korunmuş ahşap sütunlu ve çatılı en güzel camisidir.
BEDESTEN (BEZZÂRLAR HANI)
Eşrefoğlu Süleyman Bey Cami ile birlikte 1299 yılında yapımı tamamlanmıştır. Taş tuğlalardan yapılma muazzam kubbeleri mevcuttur. Osmanlılar zamanında 16.yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde onarılmıştır. Türk taş işçiliğinin nadide örneklerinden biridir. Anadolu’daki en eski bedestenlerden biridir. 1975 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılan bina bugün Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmektedir.
İSMAİL AĞA MEDRESESİ (TAŞ MEDRESE)
Eşrefoğlu Cami’nin batısında olup, Seyfettin Süleyman Halil Bey tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra Büyük Emir İsmail Ağa tarafından onarılmıştır. Medresenin karşısında İsmail Ağa Türbesi bulunmaktadır, buraya Süt Dede Türbesi de denmektedir. Sütü kesilen kadınlar dua etmek için burayı ziyaret etmektedirler.
KALE KAPISI
Selçuklu Devleti zamanında Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Halil Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapılış tarihi olarak 1288-1290 tarihleri ileri sürülmektedir. İlçe Tarım Müdürlüğümün bahçesinde, kapının ve surların bir kısmını görebiliriz. Kapının eni 2.80 metre olup, kemeri beyaz ve kara olmak üzere 11 adet taştan yapılmıştır. Kapının iki tarafında koruma amaçlı burç kalıntıları mevcuttur. Yüksekliği 7 metredir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yaptırılan restorasyon çalışmaları 2015 yılında tamamlanmıştır.
TAŞ KÖPRÜ (REGÜLATÖR)
1908 -1914 yılları arasında yapımı tamamlanan Taş Köprü; regülatör baraj sistemi olarak yapılmıştır. Taş Köprü’nün uzunluğu 40.70 metre, eni ise 6.35 metredir. 14 sütun üzerine oturtulmuş 15 gözlü köprü üstü kemeri vardır. Köprü, Osmanlı Devleti’nin ilk kurduğu sulama projesi olarak bilinmektedir. Şehrin önemli simgelerindendir.
KUBAD-ABAD SELÇUKLU SARAY SİTESİ
Günümüze ulaşabilmiş tek Selçuklu Saray yapısı olup, I. Alaaddin Keykubad’ın (1220-1236) emriyle yapılmıştır. Külliye, Beyşehir Gölü’nün hemen yanında ve Anamas Dağları’nın eteklerindedir.1980’den bu yana kazı çalışmaları devam etmektedir. Saraydan günümüze müzeleri süsleyen göz kamaştırıcı çinilerle, saray kalıntıları kalmıştır. Çinilerdeki motifler; av eğlencelerini, büyülü inançları, sultanı, ileri gelenleri ve hizmetkârları canlandırır. Saraydan çıkarılan nadide çini eserler başta Karatay Müzesi olmak üzere Konya’da değişik müzelerde sergilenmektedir.
BEYŞEHİR KIZ KALESİ VE ADASI
Manyas kuş cennetinden sonra yurdumuzun 2. kuş cenneti durumunda olan Kız Kalesi Adası, Anadolu Selçuklularının yazlık başkenti olan Kubadabad’ın haremliği ve tersaneliğiydi. Bu kaleden geriye, harçlı duvar yıkıntıları, sur ve saray kalıntıları kalmıştır. Adada zamanla 230’dan fazla kuş türü bulunmaktaymış. Bu nedenle adaya kuş cenneti de denmektedir.
BAYINDIR CAMİİ
Selçuklu ahşap direkli camilerindendir. Bayındır Camii’nin kitabesinden 1365 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Mukarnaslı sütun başlıklarıyla, ahşap aksamını süsleyen çeşitli motif ve renkleriyle Eşrefoğlu Camii mimarisinin benzer özelliklerini taşıyan Bayındır Cami dıştan yaklaşık 17.10×17.15 metre ölçülerinde oldukça muntazam sayılabilecek kare plana sahiptir. Minaresinin orijinalliği ile dikkat çeker. Şehir merkezine 7 km uzaklıkta Bayındır mahallesinde bulunmaktadır.
HÜKÜMET KONAĞI
Osmanlı devletinin son dönemlerinde yapılmış, bir dönem hükümet konağı olarak da kullanılmış Türk ev yapısını taşıyan konak Konya Büyükşehir belediyesi tarafında orijinaline uygun olarak restore edilerek Beyşehir turizmine yeniden kazandırılmıştır.
BADA KÖPRÜSÜ
14. yüzyıl Osmanlı dönemi eserlerinden 80,5 metre uzunluğunda 4.90 metre eninde 7 adet sivri kemeri olan tarihi köprü 2014 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından onarılarak turizme kazandırılmıştır.
YUNUSLAR MAHALLESİNDE BULUNAN TABAN MOZAYİĞİ
2016 yılında Yunuslar Mahallesi’nde bulunan 575-600. yüzyıl arasına ait olduğu düşünülen taban mozaiğiyle Beyşehir yeni bir turizm değerine daha kavuştu. Bir kitabe, insan ve çeşitli hayvan figür ve motiflerinin yer aldığı, dönemin villa yapısı olduğu tahmin edilen alanda Konya Müzeler Müdürlüğü tarafından başlatılan arkeolojik çalışmalar devam ediyor.
kaynak : www.konyakultur.gov.tr